-
1 çekmek
дёргать тяну́ть* * *1) -i, -e врз. тяну́ть, тащи́ть2) -i натя́гиватьdizginleri çekmek — натяну́ть пово́дья
3) -i вытя́гивать, выта́скиватьkura çekmek — тяну́ть жре́бий
piyango çekmek — вы́тянуть лотере́йный биле́т
4) -i извлека́тьgülyağı çekmek — извлека́ть ро́зовое ма́сло
5) -i вытя́гивать, вса́сывать; поглоща́тьburnuna su çekmek — втяну́ть во́ду но́сом
süngür bütün suyu çekti — гу́бка поглоти́ла всю во́ду
6) -i, -den выводи́ть; отводи́ть кого-чтоdevlet, elçisini çekti — госуда́рство отозва́ло своего́ посла́
kumardan çekmek — оторва́ть от карт
kuvvetleri geri çekmek — вы́вести войска́
7) -i, -den изыма́ть, убира́тьbankadan para çekmek — изъя́ть де́ньги из ба́нка
ekini tarladan çekmek — убра́ть с по́ля хлеб
8) -i, -e натя́гиватьayağına çizmeleri çekmek — натяну́ть на́ ноги сапоги́
kasketini gözlerine çekti — он надви́нул фура́жку на глаза́
9) протя́гивать загражде́ние, отгора́живатьçit çekmek — обнести́ забо́ром
perde çekmek — натяну́ть занаве́ску
10) -i, -e покрыва́ть (краской и т. п.)kaşına rastık çekmek — сурьми́ть бро́ви
gözüne sürme çekmek — подводи́ть глаза́ сурьмо́й
11) -i вы́тащить, вы́хватить (нож, саблю и т. п.)bıçak çekmek — вы́хватить нож
kılıç çekmek — обнажи́ть са́блю
12) -i избива́ть, битьdayak çekmek — бить, дуба́сить
sopa çekmek — отколоти́ть па́лкой
şüt çekmek — спорт. бить / уда́рить по мячу́
13) ве́сить, име́ть весkaç kilo çeker? — ско́лько килогра́ммов [ве́сит]?
14) -i выде́рживать какой-л. вес; поднима́ть грузbu araba o kadar yükü çekmez — э́та подво́да не мо́жет потяну́ть тако́й груз
15) -i, -e копи́ровать, кальки́роватьkopya çekmek — а) копи́ровать; б) спи́сывать ( о школьнике)
temize çekmek — переписа́ть на́бело́
16) дава́ть уса́дку ( о ткани)kumaş yıkanınca çekti — по́сле сти́рки мате́рия се́ла
17) -e быть похо́жим, име́ть схо́дствоbabasına çekti — он пошёл в отца́
18) -i, -e привлека́ть кого к чемуhesaba çekmek — призва́ть к отве́ту
sınava çekmek — экзаменова́ть
sorguya çekmek — устро́ить допро́с
19) терпе́ть, претерпева́ть, переноси́ть (страдания, муки и т. п.), страда́тьçok çekecekti — ему́ предстоя́ло мно́го пережи́ть
ettiğini çekmek — нести́ ка́ру за соде́янное
neler çektik neler! — и чего́ то́лько мы не натерпе́лись!
20) -i притя́гивать, привлека́ть кого-чтоdikkatini çekmek — привлека́ть внима́ние
merakını çekmek — вызыва́ть чьё-л. любопы́тство; заинтересова́ть кого
21) выве́шивать, поднима́ть (флаг, знамя)22) ста́вить (банки, пиявки)vantuz çekmek — ста́вить ба́нки
23) истолко́вывать (что-л. каким-л. образом); припи́сывать что кому; относи́ть за счёт кого-чегоbak, sözümü neye çekti — посмотри́, как он поверну́л мои́ слова́
fenaya çekmek — извраща́ть, толкова́ть превра́тно
24) -i выпи́сывать; оформля́ть, пуска́ть в оборо́т (вексель и т. п.)25) дли́ться, тяну́ться (о поездке, дороге)bu yol iki saat çekti — э́та доро́га дли́лась два часа́
26) моло́ть (кофе, перец и т. п.)27) фотографи́ровать; снима́ть фильм28) шутл. толка́ть, держа́ть речь29) арго пить, закла́дывать••- çekip gitmek
- çekiver kuyruğunu -
2 burnuna çekmek
v. sniff, sniff up, sniff in, snuff -
3 schnupfen
schnupfen ['ʃnʊpfən]Kokain \schnupfen burnuna kokain çekmek -
4 kokain
-
5 Kokain
-
6 sniff up
burnuna çekmek -
7 sniff up
burnuna çekmek -
8 koklamak
1. استروح [اِسْتَرْوَحَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek2. استنشق [اِسْتَنْشَقَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek3. استنشى [اِسْتَنْشَى]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek4. اشتم [اِشْتَمَّ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek5. انتشى [اِنْتَشَى]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek6. تشمم [تَشَمَّمَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek7. تنشق [تَنَشَّقَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek8. شم [شَمَّ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek -
9 snuff
n. burnuna çekme, enfiye, mum ipinin yanık ucu————————v. burnuna çekmek, koklamak, kokusunu almak, enfiye çekmek, yanmış mum ipini kesmek* * *1. burnuna çek (v.) 2. enfiye (n.)* * *I noun(powdered tobacco for sniffing up into the nose: He took a pinch of snuff.) enfiyeII verb(to snip off the burnt part of the wick of (a candle or lamp).) mum fitilinin yanık ucunu kesmek -
10 sniff
n. burnunu çekme, burnuna çekme, koklama, çekilen miktar, burun kıvırma————————v. koklamak, burnuna çekmek, burnunu çekmek, burun kıvırmak, kokusunu almak, sezmek* * *1. havayı kokla (v.) 2. havayı koklama (n.)* * *[snif] 1. verb1) (to draw in air through the nose with a slight noise.) burnunu çekmek2) (to do this in an attempt to smell something: The dog sniffed me all over; He sniffed suddenly, wondering if he could smell smoke.) burnunu çekerek koklamak2. noun(an act of sniffing.) burnunu çekerek koklama -
11 burun
burun <- nu> Nase f; Schnabel m; LUFTF, MAR Bug m; Spitze f (Schuh); GEOGR Kap n, Landzunge f;burun boşluğu Nasenhöhle f;-e burun burmak die Nase rümpfen (über A);-le burun buruna gelmek ganz nahe kommen (D);burun deliği Nasenloch n; Nüster f;burun kanadı Nasenflügel m;burun perdesi Nasenscheidewand f;-e burun yapmak hochnäsig sein gegenüber;-in burnu büyümek (oder kabarmak) überheblich werden;(-in) burnu havada aufgeblasen;-in burnu bile kanamamak mit heiler Haut davonkommen;-in burnuna çıkmak nicht ertragen können;-in burnuna girmek jemandem unter die Augen kommen; sich in jemandes Vertrauen schleichen;-in burnunda tütmek jemandes Sehnsucht erwecken;-in burnundan (fitil fitil) gelmek jemanden teuer zu stehen kommen (etwas Angenehmes);burnunu çekmek schnäuzen, schnüffeln; fig das Nachsehen haben;b-nin burnunu sürtmek jemanden kleinkriegen;burnunun dibinde in nächster Nähe, fam fig vor der Nase (sein, liegen);burnunun dikine gitmek nach seinem eigenen Kopf handeln;burnunun direği sızlamak traurig sein -
12 can
ко́локол (м)* * *1.1) душа́canın isteği kadar — ско́лько твое́й душе́ уго́дно
2) жизнь, существова́ниеcan pahasına — цено́ю жи́зни
can ve mal emniyeti — безопа́сность жи́зни и сохра́нность иму́щества
3) жи́зненная си́ла, си́ла ду́хаsende hiç can yokmuş — в тебе́, ока́зывается, нет никако́й си́лы
4) употр. как счётное слово душа́; челове́кsekiz can besliyor — он ко́рмит во́семь душ
5) рел. мюри́д ( последователь учения Бекташи и Мевлеви)2.1) душе́вный, чу́ткий, отзы́вчивыйne kadar can adamdır! — како́й душе́вный челове́к!
2) прия́тный, ми́лыйne can çocuk! — како́й ми́лый ребёнок!
••can çıkmayınca huy çıkmaz — посл. горба́того моги́ла испра́вит
can boğazdan gelir — погов. душа́ жива́ го́рлом (чтобы жить, надо есть)
can maldan tatlıdır — погов. жизнь доро́же бога́тства
- canım!- canını acıtmak
- canı ağzına gelmek
- can alacak yer
- can alıp can vermek
- canını almak
- can atmak
- canını bağışlamak
- can baş üstüne
- can beslemek
- canı boğaza gelmek
- can borcunu ödemek
- canı burnuna gelmek
- canı canına sığmamak
- canı cehenneme!
- canı çekilmek
- can çekişmek
- canı çekmek
- canı çıkmak
- can dayanmamak
- canına değmek
- babanın canına değsin
- canını dişine almak
- canını dişine takmak
- candan geçmek
- canı gelip gitmek
- canı içine sığmamak
- canı istemek
- canı isterse
- canı kalmamak
- canına kâr etmek
- canına kıymak
- can kulağı ile dinlemek
- canına minnet
- canına okumak
- canı sağ olsun!
- canı sıkılmak
- canını sıkmak
- canımı sokakta bulmadım
- canına susamak
- canına tak demek
- canından usanmak bezmek
- canından usanmak bıkmak
- can vermek
- canını vermek
- canını yakmak
- canı yanmak
- canı yerine gelmek
- canı yok mu? -
13 sniff in
v. burnuna çekmek -
14 sniff in
v. burnuna çekmek -
15 ağız
ağız < ağzı> Mund m; hayvan a Maul n; kap, torba Öffnung f; körfez, galeri Einfahrt f; mağara Eingang m; volkan Krater m; yol Abzweigung f, Kreuzung f; GR Mundart f, Dialekt m; Ton m, Art f des Sprechers; MUS Art zu singen; bıçak Schneide f;ağız açmamak den Mund nicht aufmachen (fam aufkriegen), schweigen;ağız ağza konuşmak unter vier Augen sprechen;ağız ağza vermek tuscheln;-e ağız etmek jemandem etwas weismachen wollen;ağız kavgası Schimpferei f;ağız kokusu üble(r) Mundgeruch;yumuşak usw bir ağız kullanmak einen sanften usw Ton einsetzen;ağız ağız prahlen;ağız tadı Genuss m, Behaglichkeit f;ağız tadıyla genießend, in aller Ruhe;ağız tütünü Kautabak m;ağız yapmak heucheln;ağza alınmaz ungenießbar; unanständig (Worte);ağz(ın)a almamak verschweigen, übergehen;ağza düşmek ins Gerede kommen;ağza koyacak bir şey etwas Essbares;ilk ağızda auf Anhieb;ağızdan MED oral; vom Hörensagen;ağızdan ağza von Mund zu Mund; -auf den Zahn fühlen;-in ağzı açık kalmak Mund und Nase aufsperren;ağzı bozuk adj Schandmaul n;ağzı büyük adj Aufschneider m;ağzı gevşek Schwätzer m;ağzı kara adj Schwarzseher m; Lästermaul n;-e ağzı varmamak sich nicht trauen zu sagen;-in ağzına bakmak nach dem Mund reden;ağzına burnuna bulaştırmak verpatzen;b-ne ağzına geleni söylemek jemanden ausschimpfen;ağzına kadar dolu bis zum Rand gefüllt;b-nin ağzına lâyık jemandem sehr zu empfehlen (zu essen, trinken);birbirinin ağzına tükürmek einander heruntermachen;-in ağzında bakla ıslanmamak kein Geheimnis für sich behalten können;-in ağzından çıkmak Wort jemandem entschlüpfen;bş-i b-nin ağzından kapmak jemandem (mit Worten) zuvorkommen; fam so rausfahren;-in ağzından laf almak jemanden aushorchen;ağzından (laf) kaçırmak sich verplappern;ağzını açmak den Mund aufmachen (a zum Sprechen); losschimpfen; dumm gucken;ağzını havaya oder poyraza açmak das Nachsehen haben;-in ağzını açtırmamak jemanden nicht zu Worte kommen lassen;-in ağzını aramak jemanden ausfragen, aushorchen;ağzını bozmak fluchen (und wettern);ağzını kiraya mı verdin? hast du die Sprache verloren?;ağzını tutmak verschwiegen sein;-in ağzının içine bakmak an jemandes Mund hängen;-in ağzının kâhyası olmak jemandem vorschreiben, was er sagt;-in ağzının kokusunu çekmek jemanden ertragen müssen;-in ağzının suyu akıyor das Wasser läuft jemandem im Munde zusammen;-den ağzının tadını almak böse Erfahrungen machen mit;b-nin ağzının tadını kaçırmak jemandem etwas verderben -
16 استروح
اِسْتَرْوَحَkoklamakAnlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek -
17 استنشق
اِسْتَنْشَقَkoklamakAnlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek -
18 استنشى
اِسْتَنْشَىkoklamakAnlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek -
19 اشتم
اِشْتَمَّkoklamakAnlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek -
20 انتشى
اِنْتَشَى1. koklamakAnlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek2. zıbarmakAnlamı: uyumak, çok içip sızmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
canı burnuna (veya burnundan) gelmek — bir şey yaparken çok zorluk çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
koklamak — i Kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek, koku almak Köpekler, yılanın parçalarını kokluyor, yemek istemiyorlardı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük